Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ERREM) Müdürü Öğretim Görevlisi Mustafa Atak, virüsle mücadelede manevi olarak güçlü olmanın önemli olduğunu belirterek, "Koronavirüs karşısında yaratıcıya tevekkül etmek ve teslimiyet içerisinde bulunmak yaşanan yoğun stresten korur ve bireyin kafasındaki kara bulutların dağıtılmasında çok önemli bir etkiye sahiptir" dedi.
Atak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın, II. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük küresel sorunla karşı karşıya olduğunu belirterek, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle dünya genelinde yüksek oranda can kaybı yaşandığını ve devletlerin yerinde geliştirilen büyük önlem aldığını söyledi.
Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerde gerekli tedbirleri aldığını ve medya yoluyla bilinçlendirme-bilgilendirme faaliyetlerinin yürütüldüğünü ifade eden Atak, "İşin özü teknik anlamda çeşitli önlemler alınmış ve diğer ülkelere nazaran genel anlamda daha başarılı bir mücadele stratejisi içine girilmiştir. Salgınla mücadelede teknik mücadele kadar psikolojik mücadele de önemli ve gereklidir fakat psikolojik mücadeleyi zorlaştıran en önemli etmen anksiyete ve panik bozukluk gibi duygu durum bozukluklarıyla sonuçlanabilen aşırı stres ve kaygı halidir." diye konuştu.
Mustafa Atak, hayatın her aşamasında karşılaşılan zorluklara karşı gereken tedbirleri almak için bireyde belirli düzeyde bir stresin olması gerektiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Stres aşırı hale gelirse vücutta kortizol maddesi artar ve bağışıklık sistemi virüsle savaşmakta zorlanır. Dikkat edilirse virüsle mücadelede vurgulanan en önemli unsur bağışıklık sisteminin güçlü olmasıdır. Bağışıklık sistemi zayıfladığında mücadele zorlaşır. Kaygı, endişe ve stresi yoğun olan kişilerin hastalıklara yakalanma riski fazladır. Bu hal bazen ruhu daraltır, bazen de kalbe ve mideye zarar verir. Peygamberimiz de, 'Bir kimsenin kaygısı çok olursa bedeni hasta olur. Her kimin gamı, kederi çok olsa kendini hasta eder.' buyurmuştur. Koronavirüs karşısında da yaratıcıya tevekkül etmek ve teslimiyet içerisinde bulunmak yaşanan yoğun stresten korur ve bireyin kafasındaki kara bulutların dağıtılmasında çok önemli bir etkiye sahiptir. Medyada görüldüğü üzere hastalığı yenip taburcu olan bireyler morallerini yüksek tuttuklarını, korkmadıklarını, iyileşeceklerine olan inançlarını hiçbir zaman yitirmediklerini ve sürekli olumlu düşündüklerini ifade etmektedirler."
Toplumsal moral ve motivasyonun önemli olduğuna dikkati çeken Atak, "Sosyal medyada bazı kişi ve çevreler sürekli bir karamsarlık havası estirmektedir. Abartılı ve yalan haberlerle insanlarda korku, kaygı ve panik duygusu oluşturmaya çalışmaktadır. Bu zorlu süreçte özellikle manevi ve dini duyguların güçlü olması karşılaşılan yoğun stres durumlarında hem psikolojik dayanıklılık sağlar hem de zihnimizdeki olumsuz tabloyu olumluya çevirmemize, yarınlara umutla bakmamıza katkıda bulunur. Ruh sağlığı ve maneviyat ilişkisi konusunda Batıda yapılan birçok araştırmada maneviyatı kuvvetli ve dindar insanların iyilik hissi, umut, amaç, özgüven gibi olumlu özelliklerinin, maneviyatı az ya da hiç olmayan insanlara göre yüzde 80 oranında daha fazla olduğu görülmüştür." dedi.
"Dua, ruh sağlığımızı korur, yalnızlığımızı ve ümitsizliğimizi giderir"
Mustafa Atak, yaşanan olumsuz olaylardan sonra tevekkül ve teslimiyet gibi hallerin kaygı, korku ve panik gibi olumsuz faktörleri azaltıcı bir özelliğe sahip olduğunu dile getirerek, "Bu süreçte duanın gücünü göz ardı edemeyiz. Dua ruh sağlığımızı korur, yalnızlığımızı ve ümitsizliğimizi giderir, bireye iyimser bir bakış açısı kazandırır, yaşanan keder ve acılara karşı dayanma gücü verir. Dua etmenin tedavi ve iyileşmede etkisini araştırmak için bir grup hasta ile yapılan bir çalışmada dua uygulanarak tedavi edilen hastaların dua uygulanmayan hastalara göre ağrılarında azalma ve daha hızlı iyileşme olduğu görülmüştür." şeklinde konuştu.
"Evde kal" çağrılarına uyarak bir nevi uzlete çekilen toplumun bu süreci başarıyla geride bırakacağını dile getiren Atak, şunları ifade etti:
"Yaşanan bu süreçten farklı, olumlu kazanımlarla da çıkmak mümkündür. Özellikle yoğun bir tempoda çalışan insanlar bu izolasyon sürecinde bir boşluk duygusu içerisine girebilir. Bu boşluk duygusu ve can sıkıntısı, beraberinde depresyon ve anksiyete bozukluğu potansiyeli olan bireylerin, depresyon ve kaygısının gün yüzüne çıkmasına yol açabilir. Bu durumdan nasıl kurtulacağımızı yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim çok güzel ifade etmiştir. İnşirah suresi 7. ayetinde 'O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul' mesajı, sürekli hareket halinde olma ve meşguliyetin, evde kalma sonucu yaşanabilecek kaygı ve depresyona ilaç niteliğinde olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu zorlu sürecin Türk toplumunun güçlü bir biçimde derununda bulunan yardımlaşma ve dayanışma duygusunun açığa çıkmasına vesile olacağını ve bu duygunun yaşanmasıyla toplumsal dayanışmayı sağlayacağını, toplum bireylerinin depresyon, panik bozukluk ve kaygıdan kurtulmasına da vesile olacağına inanıyorum."
"Halkımıza 'Evde kal' ama 'Sakın boş kalma' diyorum"
Atak, zor durumu aşmak ve süreçten kazanımlarla çıkmak için yapılacakların en başında tevekkül ve teslimiyet içerisinde olmanın yer aldığını anımsatarak, "Yalan yanlış haberlere itibar edilmemeli, maneviyata ve ibadete yönelmeli, bol dua edilmeli, sürekli faaliyet ve çalışma içerisinde olarak aktif kalınmalı, infakta bulunmalı, sosyal dayanışmaya önem verilmeli ve yaşlılarımıza destek olunmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
İnsan zihninde kurgulanan en kötü senaryonun, gerçekte var olmadığı farkındalığına erişilmesi gerektiğini vurgulayan Atak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ancak anksiyete arttığında bu farkındalık kaybedilir. Bu durumda Hz. Mevlana'nın musibetle yüzleşmek suretiyle psikolojik direnç kazandıran, 'Karşı karşıya kalabileceğin muhtemel bir musibet için en kötü ihtimal ne olabilir sorusunu kendine sor. Sonra bu muhtemel sonuca kendini alıştır, ona tahammül etme konusunda kendine telkinde bulun. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Ayetini tedebbür ederek bu hali sakin bir şekilde iyimser bir tabloya dönüştürmeye bak.' önerisi uygulanabilir. Halkımıza 'Evde kalın!' diyorum ama bir psikolojik danışman olarak da 'Sakın boş kalmayın' diye ilave etmek istiyorum. Hz. Mevlana'nın, 'Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi. Ve bir seccade ser odanın bir köşesine, otur ve ağla. Dilersen hiç konuşma. O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma. Dua ederken O'na kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah'ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar. Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır. Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin ey can!' ifadelerini de her daim hatırımızda tutmak ve örnek almak önemlidir."