PROF. DR. MALİK BEDRİ HOCANIN VEFATININ ARDINDAN 

 

Uzun süredir rahatsızlığı bulunan İslami psikolojinin önemli ismi Prof. Dr. Malik Bedri hocamız geçen hafta aramızdan ayrıldı. Cenâb-ı Hakk gani gani rahmet eylesin. Daha önceleri ismini duymuş olsam da kendisiyle tanışmam 2018 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde düzenlenen “İslami Psikolojinin Dünü Bugünü” konulu konferansıyla olmuştu. Sonrasında düzenleme kurulu başkanlığında bulunduğum Maneviyat Psikolojisi sempozyumlarının altıncısında ve ilk uluslararası olanında, Mayıs 2019’da, İstanbul’da, “Gazali’nin Psikoloji Anlayışı ve Günümüz Psikolojisine Katkıları” konulu sunumu ile konuğumuzdu. Aynı yıl Aralık ayında İbn Haldun Üniversitesinin Fuat Sezgin anısına düzenlediği Uluslararası Medeniyet Bilimleri sempozyumunun psikoloji oturumunda aynı masada konuşmacı olarak yer alma şerefine nail olmuştum. Vefatından birkaç yıl önce daha yakından tanıma imkânı bulduğum değerli âlim ve dünya çapında meşhur psikolog olan Malik Bedri’yi kaybetmiş olmanın derin hüznü ile kendisini tanımamış olanlara onun hakkında ve çalışmaları konusunda kısaca da olsa bilgi vermeyi kendime önemli bir görev addediyorum.

 

Malik Bedri, 1932'de Sudan'da doğmuştur. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Psikoloji lisansı alan Bedri, yüksek lisans ve doktorasını Londra’daki Leicester Üniversitesinde nöroloji ve psikiyatri alanında tamamlamıştır. Sudan'da ve bazı Arap ülkelerinde çalışmış, Hartum ve Cuba gibi çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. Uluslararası Malezya İslam Üniversitesinde İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsünün dekanlığını yürütmüştür. 2018 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başlayan Bedri, hastalığı ağırlaşana kadar İstanbul’da görevini sürdürmüştür.

 

Psikoloji alanındaki konumu itibariyle binlerce kişinin istifade ettiği bir akademisyen ve âlim olan Bedri, 1975 yılında “Kertenkele Deliğindeki Müslüman Psikologlar” konulu konferansı sonrası Batı’da eğitim görüp dini, bir dogma olarak algılayan ve psikolojiye dinin dâhil edilmesine şiddetle karşı çıkan Müslüman psikologlar tarafından büyük eleştirilere maruz bırakılmıştır. Bedri bu konuşmasında; “Onlar bir kertenkele deliğine girseler sizler de onları takip edeceksiniz.” hadis-i şerifine dayanarak Müslüman psikologlar arasında yaygınlaşan şuursuzca Batı taklitçiliğinin tehlikeli sonuçlarını ortaya koymuştur.

 

Yıllar sonra İslami Psikoloji derneğini kurduğunda Bedri, birisi bana“1970’li yıllarda, bir gün gelecek ve aynı düşüncedeki insanlarla bir İslami Psikoloji kongresinde yan yana oturacaksın deseydi, bu adam delirmiş olmalı.” derdim sözleriyle çalışmalarının dünya çapında ne denli etkili olduğunu ifade etmiştir.

 

1979 yılında yazmış olduğu “Müslüman Psikologların Çıkmazı” isimli kitabı ile Müslüman psikologların Batı'nın değerlerini ifade eden psikanalitik yaklaşım ve diğer psikoloji yaklaşımlarının İslami bir filtreden geçirilerek değerlendirilmesi gerektiğini haykırmıştır. Şartlı refleks teorisinin Pavlov’un ortaya attığı bir teori olmadığını, bunun yaklaşık 1000 yıl önce Gazali tarafından pratik olarak ortaya konulduğunu vurgulamış ve kökeni İslami literatürde bulunan bilişsel davranışçı yaklaşımın Müslüman psikologların kullanabileceği bir yaklaşım olduğunu belirtmiştir. Aron Beck ve Albert Ellis’in yaklaşımı olarak görülen bilişsel davranışçı terapi, Bedri’ye göre, 900’li yıllarda ilk psikiyatrist olarak bilinen Ebu Zeyd Ahmed el Belhi tarafından detaylı bir şekilde ortaya konulmuştur. Belhi “Beden ve Ruh Sağlığı” isimli eserinde öfke kontrolü, depresyon, obsesyon, kaygı, korku gibi temel psikolojik sorunlara değinmiş ve ruh sağlığını korumaya yönelik birtakım çalışmalar yürütmüştür. İbn Kayyım el-Cevziyye’den Gazali’ye, İbn Sina’dan Muhasibi’ye psikoloji alanına katkısı olan birçok âlimi ve yaptıkları çalışmaları psikoloji dünyasına tanıtmıştır.

 

Çalışmalarının dünyadaki yansımalarına bakıldığında Freud, Batı dünyası için ne kadar önemliyse Malik Bedri’de İslam dünyası için o kadar önemlidir, denilebilir. Açtığı yol, birçok psikolog ve psikiyatriste ışık olmuş ve Batı’nın dayattığı indirgemeci psikolojik anlayışın yerini fıtrata ve değerlere uygun bir anlayışa doğru bırakmasına yol açmıştır. Türkçe’ye çevrilen “Müslüman Psikologların Çıkmazı”, “Gözlemden Tanıklığa: Tefekkür” ve “Psikososyal Çözümlemeler” gibi eserlerin yanı sıra yaptığı çevirilerle insanı derinden anlamaya çalışan tüm psikolog ve sosyal bilimcilere ışık tutmaya devam edecek olan üstada rızasına maksud olduğu Allah-u Teâla’dan rahmet, ulu bir çınarını kaybetmiş İslam dünyasına başsağlığı diliyorum.

 

Öğr. Gör. Mustafa ATAK

 

ERÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi Müdürü

 

A+ A-